Bronz Atlı│YORUM



Yazar, Bronz Atlı'yı II. Dünya Savaşı üzerine temellendirmiş, bunun yanında kurgunun içerisine aile olma, sevgi, fedakarlık ve aşk gibi değerleri de serpiştirmiş. Yazar, savaş vahşetini öyle gerçekçi bir şekilde ele almış ki okurken insanı derinden sarsıyor.  Bir insan ne kadar fedakar olabilir, nelerden vazgeçip neler yapabilir bunu gözler önüne seriyor. 

Yazar, okudukça bir yudum suyun, bir dilim ekmeğin ne kadar kıymetli olduğunu gösteriyor. Bu da bana elimizdekilerin kıymetini bilmenin ne kadar önemli olduğunu gösterdi. 

Şehir ölüyor.
İnsanlar ölüyor.
İnsanlık ölüyor.

Susuzluktan, açlıktan, soğuktan..

Savaş gerçeğinin yanında Alexander Ve Tatyana'nın aşkı da ön saflarda.. İki karakterin karşılaştıkları ilk sahne beni çok  büyüledi. Tatyana'nın dondurma yiyişi, Alexander'ın onu tüketen bakışlarıyla izlemesi..Onun yanına gitmesi, evine kadar eşlik etmesi.. Sessizliği paylaşmaları.. Birbirlerine görür görmez vurulmaları.. Yazar karşılaştıkları ilk sahneyi o kadar güzel yansıtmış ki kitapta beni etkileyen sahnelerden biri oldu..

Normalde tarih içerikli bu kadar uzun soluklu kitaplar okumam. Okurken sıkılırım. Ama Bronz Atlı da öyle olmadı. Kalınlığından gözüm korkuyordu. Ama başlayınca yazarın dilinin akıcı olduğunu ve sıkmadığını keşfettim. (Bir de ben bun okudum ya, artık hiç bir kitap önümde duramaz.) :D

Başlarda tüm karakterler beni sinir etti. Tatyana'nın ailesini hiç sevmedim. Özellikle Tatyana'nın ablası Daşa'yı.. Daşa bencildi. Ve kitabın sonuna kadar böyle devam etti. Dimitri var bir de. O da şerefsizin önde gideni.. Kitap boyunca ölse de kurtulsak diye çok bekledim. Kitabın sonuna kadar her türlü pisliği yapmaya devam etti. 

"Şura, nasıl bu kadar yakınız biz? Aramızda nasıl bir bağ var böyle? Birbirimizi ilk gördüğümüz andan beri kopmadı."

"Buna yakın olmak denmez." 

"Ne, peki?"

"Bağ demek de yetmez."

"Sonuç?"

"Bizimkisi ilahi bir birleşme." 


Tatyana ise o kadar fedakar ki.. Elindeki her şey bir çırpıda başkasının oluyor. Elinde tuttuğu bir dilim ekmeği sırf aç diye yan komşusuna verecek kadar fedakar ve eli açık, kalbi geniş bir kız. Hatta sırf ablasının kalbi kırılmasın diye ölümüne sevdiği adamı kız kardeşine verecek kadar ileri gidebiliyor. Cidden bu kısımda beni çok delirtti. Alexander ise aşkına sahip çıkmayarak beni çileden çıkarttı. Tatyana'nın tüm itirazlarına rağmen aşkına ve Tatyana'ya sahip çıkması gerekiyordu. 

Tatyana ve Alexander tüm imkansızlıklara rağmen aşklarını yaşıyorlar. Ama o kadar çok şey oluyor ki.. Kayıplar, acılar, ayrı kalışlar.. Öyle fena şeyler oluyor ki.. Bilmiyorum belki de ben kolay etkileniyorum. Ama kurgu duygusal olarak beni derinden sarstı.

Kitapta bir sahne var. Hani derler ya "aşkım için canımı bile veririm" diye.. Bronz Atlı da bunu gördüm, hissettim. Tatyana'nın Alexander için yaptığı fedakarlıklar o kadar dokundu.. Birbirlerin olan aşkları, tutkuları ve bağlılıkları hayranlık verici.. 

Başlarda seveceğimi düşünmemiştim aslında ama yazar beni oldukça şaşırttı. Ve seriye kesinlikle devam edeceğim. Her ne kadar okurken karakterler ve bazı olaylar beni sinir etse de beni duygusal açıdan oldukça etkileyen ve sarsan bir kitap oldu. 

Şiddetle okumanızı tavsiye ediyorum. ❤
Pinterest shareGoogle Plus share

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

BLOG DESIGN BY BİR OTAKUNUN DÜNYASI