Hançer - Ezgi Bağcı || Yorum

Ölümdü… Bir gölge misali onu takip eden, aldığı her nefeste soğukluğuyla ciğerlerini dolduran ölüm. 'Maskesiz,' diye düşündü. Hançer maskesiz yaşayan bir ölümdü. Ve kadın... Ona doğru çekildiğini hissetti. Ufkun aslında bir uçurum olduğunu bilen minik bir serçeydi. Sonunun geldiğini hissetse de engel olamıyordu uçuşuna. İki sarmaşıktı ruhları, sarp kayalıklara tırmanmış, birbirine tutunan ve sonsuzluğa uzanırcasına sarılan… Dolandılar, birbirlerineydi bu aidiyet. Toprak yeşilde yalnızlığından kaçak, yeşil toprakta susuzluğuna damla. Ama kader ki, sarmaşıklara bir ruhu paylaşmak yazılmışsa, dolanmışlarken delicesine, kuruturlardı birbirlerini… Aşk bir yanda bembeyaz bir melek, bir yanda kalbe saplanmaya hazır bir Hançer'di. Tamamen siyahlara bürünmüş ve gecenin içerisinde kaybolmuştu. Kar maskesinin altından etrafını inceleyen koyu yeşilden griye dönen gözleri dikkatliydi. Bedeni her an harekete geçmeye hazır bir halde gerilmişti. Tetiğin ucunda tuttuğu parmağını saniyeler sonra kıpırdatacak ve hedefini indirecekti. Şu anda gözlediği hedefini…



Herkese Merhaba!
Yeni bir Türk Yazar yorumum ile karşınızdayım. 

Kitap Melek karakterinin hafızasını kaybetmesi ile başlıyor. Melek aslında gerçek adı Elizabeth, bir kaza geçiriyor ve yüzü tanınmayacak hale geliyor. Yıllarca tedavi görüyor. Hafızasını kaybettiği için de konuşmayı bile bilmiyor. Sevim Teyze ve eşi de kıza sahip çıkıyor. Ona evlatları gibi bakıyorlar. 5 yıl boyunca Türkiye de bir yaşam süren Melek'in karşısına bir dedektif çıkıyor ve hayatına dair tüm gerçekleri öğrenmiş oluyor.

Melek, geçmişini öğrendiğinde yanında dedektif Marco ile İspanyaya gidiyor. Marco ise gizemli bir adam. Fazla konuşmayan, soğuk biri. Gizli bir şeyler çeviriyor ama neler çevirdiğini sonlara doğru öğreniyorsunuz.

Kitabı okurken açıkça söylemem gerekir ki kafam karıştı. Kim kimdir nedir bilemedim başta. Hançer ile Marco aynı adam mı anlayamadım. Dedektif mi yoksa seri katil mi onu da anlayamadım. Tamam tahminlerim vardı ama yine de bu kafamın karışmasını engelleyemedi ve tüm soru işaretlerini kitabın sonunda öğrenmiş oldum ve bu biraz canımı sıktı. Marco karakterini sevdim de sevemedim gibi bir şey oldu. Aradaki gizemli olaylar ve kişiler beni sıktı biraz.

Melek'in olayları bu kadar kolay hazmetmesi bana doğru gelmedi. Tamam DNA testi falan var ortada ama Türkiye'deki yaşamını bırakıp hemen başka bir hayata atılmasını doğru bulmadım ben. Ne bileyim hızlı gelişti olaylar biraz.. Ben olsam kimseye güvenemezdim..

Marco karakteri ise benim için bir muamma oldu bu kitapta.. Adamın gizli bir yanı var ve çok soğuk.. Mecazi anlamda değil.. Evet, hayır dışında fazla uzun konuşmalar içerisinde bulunmuyor.. Melek'ten hoşlanıyor mu yoksa onu bir amaç için mi kullanıyor bunu hala anlamış değilim. Kitap zaten öyle bir yerde bitti ki ikinci kitapta neler olacak merak ediyorum.

Değinmek istediğim diğer bir konu ise diyaloglar... Betimlemeler o kadar yoğundu ki diyaloglar arada kaynamış gibi geldi bana.. Ve bu durum da biraz canımı sıktı. Diyaloglara biraz daha ağırlık verilmesini isterdim.

Yazar macera türünde bir eser kaleme almış ama keşke içine biraz aşk da serpiştirmiş olsaydı daha hoş olurdu diye düşünüyorum. Tamam macera ve gizem ilgi çekici konular olabilir ama aşka biraz daha ağırlık verilseydi daha güzel olurdu diye düşünüyorum.

Beni bazı kısımlarda sıkmış olsa da seyirlik bir tadı vardı kitabın. Hani film olsa izlenirdi, kurgusunu beğendim. Ama dediğim gibi aşkın daha ön planda olmasını isterdim. Umarım ikinci kitapta Melek ve Marco ile Alvino ve Esra çiftine daha ağırlık verilmiş olur..

Alvino ve Esra çiftine ise bayıldım! Kitapta en sevdiğim ikili oldular. Umarım devam kitabında yazar onlara sıkça yer verir.. Son olarak gizemli olaylarla çevrili kitapları okumayı seviyorsanız bu kitaba da şans verebilirsiniz.. :)

NOT: Görsel yazarın sayfasından alınmıştır. Ben üzerinde bir kaç oynama yaptım, onun dışında bana ait bir şey yok.. :)
Pinterest shareGoogle Plus share

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

BLOG DESIGN BY BİR OTAKUNUN DÜNYASI