Dublin Caddesi / ALINTILAR

 
*
 
 
*
Suratında koca bir sırıtmayla bardan geriye doğru bir adım atıp bana doğru başını salladı.
" Ne var ? " dedim ters ters.
Çarpık çarpık gülümsedi. Erkeklerin çarpık gülümsemelerinden nefret ediyorum. Böyle seksi olanlarından bile. " Hangisini daha çok sevdiğimi bilmiyorum.." dedi düşünceli düşünceli çenesini ovuşturarak. " Çıplak seni mi , askılı bluzlu seni mi. 90 , değil mi ? "
Ne? Kaşlarımı çattım , ne dediğini anlamamıştım.
Ve sonra dank etti.
Öküz !
 
*
 
...."O zaman bana öyle bakmayı kes."
Takım Elbise eğleniyor gibiydi. " Sevgilim var ama kör de değilim. Bir şey yapamıyorum diye bakmayacak da değilim. "
 
*
 
Bazen bulutlar tüy gibi değildir. Bazen yüklüdürler ve kararırlar. Hayat bu işte. Olur böyle şeyler. Bu, hayatın çok korkunç olduğu anlamına gelmez ya da benim artık korkmadığım anlamına da gelmez ama artık gökyüzünün altında yanımda Braden’m durduğunu bildiğim sürece işler yolunda olacak. Yağmur yağacak ama birlikte ıslanacağız. Ki Braden’ı biraz tanıyorsam, bizi en kötüsünden korumak için mutlaka yanında devasa bir şemsiye olacaktır. Belirsiz de olsa böyle bir gelecekle baş edebilirim işte.
 
*
 
“Beni bırakıyor musun?”
Üst dudağı kıvrıldı, geriye doğru bir adım daha atıp benden uzaklaşırken ifadesi acı verecek derecedeydi.
“Zaten... hiç tutamamışım ki.”
 
*
 
İnsanların yaklaşmasına izin verirsen böyle olur işte. Hiçbir bok bilmedikleri halde seni anladıklarını falan zannederler.
 
*
 
“Bana bir şey anlatmak zorunda değilsin.”
Zoraki gülümsedim. “Sen benim kafayı kırmış olduğumu düşün yeter.”
Braden gülümsedi. “Onu biliyorum zaten.”
 
*
 
“Sana numaramı vermeyeceğim.”
Tekrar sırıttı.
“İstemedim ki."
 
*
 
Birbirinden hoşlanan insanların hissettiklerin kıvılcımların Hollywood ve romantik kitaplara özgü olduğunu sanırdım . Değilmiş.
 
*
 
Risk alıp kaybetmekten daha korkunç olan nedir biliyor musun?
Pişmanlık. Pişmanlık insanı mahveder.
 
*
 
"Aşk acısını tanımlamak kolay değildir."
 
*
 
"Tekrar edeyim. Söz konusu sensen... Paylaşmayı sevmem."
 
*
 
"Ağzın iyi laf yapıyor. Hakkını vermek gerek."
"Ellerim de iyi işler. Onunda hakkını verecek misin?"
 
*
 
“En son görüştüğümüzde seni ürkütecek bir şey söyledim galiba. Ya da yanımdaki biri seni ürküttü?” Kendini beğenmiş. Kahkahayı patlattım. “Vicky mi?”
Bana tekrar döndüğünde pis pis sırıtıyordu. “Kıskandın mı?”
Bu konuşma gerçek miydi? İki haftadır görüşmemiştik ve..puff! Egoizmine hayretle gülümseyerek kollarımı göğsümde birleştirdim. “Biliyor musun, bu odaya sığabilmiş olmam gerçek bir mucize, koca götlü egon her yanı kaplıyor çünkü!”
 
*
Braden Carmichael
 
 
*
 

Pinterest shareGoogle Plus share

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

BLOG DESIGN BY BİR OTAKUNUN DÜNYASI